Son bir kaç gün içinde kış mevsimine hızlı bir giriş yaptık. İlkbahar ve sonbaharı çok sevdiğimden sanırım, hiç bitmesin isterim o ılık günler.
Evlenmeden önce bana yorucu ve çok da gerekli gibi gelmeyen kış hazırlıkları, evlenip de çoluk çocuğa karışınca oldukça gerekli, faydalı ve pratik gelmekte...
Aynı zamanda bu kış hazırlıkları, bütün bir kış boyunca memleket havasını mutfağımda hissetmeme de neden olmakta. Çünkü bunlar, anneciğim tarafından memleket mahsullerinin kullanılarak, özenle hazırlanması sonucunda benim mutfağımda yerini almakta. Bizim evde en çok tüketilenler bazıları;
Çilek reçeli ve vişne marmelatı ikilisi;
Kızımın 'Bana her gün bu çorbadan yap' dediği ve adını değiştirerek 'kırıntılı çorba' koyduğu tarhana;
Bahçemizden toplanan ve balkonumuzda özenle kurutulan, ama benim bir türlü çocuklara yediremediğim kuru kayısı;
Ve hem pratikliğinden, hem de girdiği her yere kattığı lezzetten dolayı çok sevdiğim domates sosu ile, yemeklerin olmazsa olmazı domates salçası;
Hepsi bu kadar değil aslında. Kurutulmuş sebzeler, turşular gibi diğer bir bölümü de hal-i hazırda beni beklemekte. Onlarda mutfağımıza gelip yerleşince, işte o zaman gerçek anlamda mutfakta kış başlamış olacak bizde...